Önce çok kişinin sahip olamadığı bir deneyimi paylaşayım: Bir Aston Martin kullanma deneyimi. Söz konusu Aston Martin bir V8 Vantage S’ti. Yani Toyota IQ’nun lüks versiyonu olan Cygnet sayılmazsa, ki aklı başında kimse onu bir Aston martin olarak göremez, en küçük motora sahip versiyon. En küçük derken yanlış anlaşılmasın, bu şık coupenin kaputunu altında 4,7 litrelik bir V8 motor yatıyor ve bu motor 430 HP güç ve 490 Nm tork üretiyor. Vantage’ın kokpitinde Volvo’dan alınmış cam kumandaları, Transit Connect’ten alınmış gibi görünen havalandırma çıkışları ve sürücünün sol tarafında nasıl kullanıldığını 3 günün sonunda bile tam olarak kavrayamadığım ilginçlikte el freni vardı. Bütün bunların üst düzey bir spor otomobilde bulunması beklenmez ama sürüşünün etkileyiciliği bütün bunları rahatlıkla örtebilir. Ne yazık ki Vantage S’in sürüşüyle ilgili tek hatırladıklarım otomatik modda bir ömür süren vites değişimleri ve şiddetli arkadan kaymadan hemen önce gelen belirgin önden kayma eğilimiydi. Peki bütün bunların nedeni ne?
Aston Martin, Vantage da dahil tüm modellerinde kullandığı VH isimli altyapıyı 2001 yılından bu yana kullanıyor. Bu altyapı geliştirildiğinde ortada bugünkü kadar çok elektronik aksam yoktu ve VH yeni sistemlere uyum gösterecek şekilde tasarlanmamıştı. Sonuç olarak güncel tüm teknolojilerden uzak kalmış, bu devirde, en azından Aston Martin’in sınıfında kabul görmeyecek eski nesil mekanik bir sürüş tarzı elde edilmişti.
Kimileri bu nostaljiyi seviyor. Fakat gerçek şu ki, günlük hayatta bir otomobilden çok yönlülük bekliyorsanız güncel teknolojilere de muhtaçsınız. Bu site dahil bütün otomobil eleştirilerinde yazılıp çizilen muhteşem yol tutuş ya da ultra keyifli sürüş, günlük hayata uygun olmayan tek bir özellikle tamamen değersiz hale gelir. Neyse ki tüm Aston Martin için tüm bunlar son bulacak gibi görünüyor. İlk olarak 2016 yılında tanıtılacak olan top model DB9’la kullanılmaya başlanacak olan yeni altyapı her şeyi değiştirecek.
Yeni altyapı, VH’in elden geçirilmiş bir versiyonu olmayacak. Bu çok mantıklı çünkü artık VH gibi tek yönlü altyapıların yaşam hakkı kalmadı. Bunun yerine daha değişken aks aralıkları ve iz genişlikleri sunabilen modüler bir altyapı çok daha kullanışlı olacaktır. Bu altyapı ile girişilen işin büyüklüğünü dillendirmek gerekirse, Aston Martin’in açıklamasına göre firmanın 101 yıllık tarihindeki en büyük yatırım gelmek üzere.
Peki Aston’u bu büyük yükün altına girmeye iten ne? Umarım öncelikle otomobillerinin eski moda olduğunu kabul etmeleridir. Asıl önemli olansa Mercedes-AMG ile yapacakları teknik işbirliği. İşbirliği çift yönlü bir terimdir ama burada asıl konu Aston Martin’in motor, şanzıman ve elektronikleri AMG’den alacak olması. Ve tahmininiz doğru, VH bu elektronikleri kaldırabilecek bir yapıda değil. Yeni altyapı muhtemelen alüminyumdan üretilecek ve motor da önümüzdeki aylarda AMG GT’nin kaputu altında göreceğimiz yeni 4,0 litrelik V8 olacak. Bu konuyla ilgisi yok ama bu tek taraflı işbirliği çerçevesinde Aston Martin’in Mercedes ML bazlı bir SUV da üreteceğine dair sağlam dedikodular var. Sözün özü, günümüze hoş geldin Aston Martin.