Elektrikli otomobillerde tüm konuşmalar menzille başlayıp menzille bitiyor. Bu tabii ki geçici bir konu başlığı ama yenilenmenin başlangıç sancısı için bolca meşguliyet sağlaması açısından sağlıklı bir tarafı da var. Mercedes ise menzil uzatmanın sadece daha büyük pillerden geçmediğini kanıtlama peşinde. Daha fazla menzil için gerekenler, büyüklüğünü iyi kullanan bir pil paketiyle birleştirilmiş bir verimlilik makinesi. Şu sıralar bu tanımın sözlükteki karşılığı Vision EQXX.
Önceliği tasarıma vermek adetten ama biz burada stil eleştirmenliği yapmadığımız için EQXX’in görüntüsü hakkındaki fikirlerimizi kendimize saklıyoruz. Şekil yerine şeklin getirdiklerine odaklanmak çok daha önemli. Mercedes aerodinamik verimlilik konusunu çok uzun zamandır gündeminde tutuyor ve bugün de bunun meyvesini afiyetle yeme şansına kavuştu. EQXX ile elde edilen 0,17 Cd’lik değer gerçekten çok iddialı. Bu değer henüz Daimler rüzgar tünellerinde elde edilmiş bir testin sonuçlarına dayanıyor ve test edilen de seri üretim model değil bir konsept ama çalışmaların yönünü görmek için önemli bir bilgi olduğu da bir gerçek.
Tasarımın nedenini açıkladıktan sonra sonuçlarına geçelim. Vision EQXX ile ilgili en vurucu bilgi menzilinin 1000 km’nin üzerine çıkacak olması. Bu değer yolda elde edilen bir sonuca dayanmıyor. Bilgisayarda yapılan ama gerçek hayatın taklit edildiği ölçümlere dayanıyor. Yine de elde ediliş biçimi açısından çok önemli bir değer. Zira bu otomobil sadece dev bir pil paketine güvenen elektrik yüklü bir yol aracı değil. Mercedes henüz çok fazla teknik veri paylaşmadı ama EQXX’in aks mesafesi 2,8 metre. Boyunu bilmesek de pek ufak tefek bir otomobil olmadığı bir gerçek. Üzerine 1000 km menzil sağlamak için gereken pilleri eklediğinizde ortaya 2,5 tonluk bir tankın çıkmasını bekleyebilirsiniz. Fakat otomobilin ağırlığı 1750 kg, kimi dizel motorlu kompakt SUV’larla benzer. Bu sonuç için verimliliğin her alanında çalışmalar yapılmış. F1 mühendislerinden alınan destekle piller elden geçirilmiş ve hacmi yüzde 50 küçültülürken ağırlığı yüzde 30 azaltılmış. Mümkün olan her yerde hafifletilmiş bileşenler kullanılmış. iç mekandan fren disklerine kadar her bir parça bu hafiflik fırtınasından nasibini almış. Tabii hafif olmak tek başına yetmiyor, enerjinin iyi kullanılması da önemli. Bunun için: Tavandaki 117 güneş enerjisi hücresinden elde edilen ek enerji sayesinde menzile 25 km eklenebilmiş. Aktarma organlarının verimliliği üzerine yapılan çalışmayla pillerdeki enerjinin yüzde 95’inin tekerleklere ulaşması sağlanmış. Bu başarımın aerodinamik mükemmellikle birleşimi sonucunda 1,7 tonluk bu kütle 100 km’de 10 kW/s’ten daha düşük bir tüketim elde edebilecek hale gelmiş. Renault Zoe’nin bile 100 km’de 14-15 kW/s tükettiği düşünülünce bu değerin önemi anlaşılabilir.
Sonuçta Mercedes bizlere bir elektrikli otomobille uzun menzil elde etmeye çalışmanın ne kadar zahmetli olduğunu kanıtlamış. Tüm bunların aşırı pahalı çalışmalar olmasının yanında bir kısmının seri üretime ulaşma şansı da neredeyse hiç yok. Bu da demektir ki pillerin 15 dakikada şarj olabildiği bir geleceğe kadar pahalı elektrikli mobiliteye devam.
Neredeyse unutuyorduk, Vision EQXX’in kokpitini boydan boya geçen bir de LED ekranı var…