Öncelikle bu otomobil vergi sistemimizin yüzünü kızartacak. Çünkü hacim bazlı vergilendirmemize göre Project ONE toplumun kolayca ulaşması gereken araçlar sınıfında yer alacak ve yüzde 60’lık vergi dilimine girecek. Yıllık MTV’si de bugünkü karşılıklarla 1035 TL. Tabii satın alma bedeli biraz daha yüksek olacak, sadece biraz daha.
Project ONE’ın fiyatıyla ilgili henüz açıklanmış bir rakam yok. Ama elimizde bundan başka bir sürü rakam var. Motor kaputu altında doğrudan Formula 1’den alınmış bir V6 motor, 1,6 litrelik hacmiyle ve turbo beslemesiyle yer alacak. Motorun doğrudan Formula 1’den alındığı gerçek ama tabii ki elden geçirilmesi gerekmiş. Güncel F1 motorları kurallar gereği bir hayli dayanıklı makineler ama dayanıklı tanımı yarış motorları ortalaması için geçerli. Gerçi Project ONE sahiplerinin çoğu araçlarını müzemsi garajlarda tozlandıracak ve sadece silerek eskitecek ama kullanmayı deneyecek birileri olabileceği için dayanıklılık konusunun çözülmesi şart. Bu nedenle normalde rahatça 11000 d/d çevirebilen motor, hem yarış yakıtı yerine standart benzinle çalışabilsin hem de uzunca dayanabilsin diye biraz kısıtlanmış.
Tabii bu teknik anlamda geride kalması için bahane değil. Motor bir turbo beslemeyle aşırı beslenmenin yanında Project ONE’ı ilerletirken bir değil iki değil tam dört elektrik motorundan yardım alacak. Büyük turbonun motoru iyi beslemesi için pek çok teknik seferber edilmiş. Turbonun ısısı en uygun havayı motora pompalaması için doğrudan F1’den alınan bir diğer teknikle emme ve egzoz palleri ayrı konumlandırılmış. Silindir sıralarının arasından geçen bir mil iki pali birbirine bağlıyor ve böylece sıcak egzoz gazlarıyla döndürülen pal, motorun önünde taze havanın merkezindeki ikinci bir pali çevirebiliyor. Turbo büyük olunca, motorun alt devirlerde ürettiği egzoz gazı debisi tabii ki yeterli olmayacaktır. Bu nedenle de milin üzerinde konumlu 90 kW güce sahip bir elektrik motoru da turbonun alt devirlerdeki yardımcısı oluyor. Başka bir deyişle Project ONE’ın turbo beslemesinin elektrikli yardımcısı bile 120 HP güce sahip, rakamlar ne kadar anormal gelin siz karar verin.
Motor devri yükseldiğinde bu elektrik motoru bu sefer jeneratör olarak çalışmaya başlıyor ve egzoz pali tarafından üretilen enerjinin bir kısmını lityum-iyon pillerde depoluyor. Bu piller de 120 kW’lık ikinci bir elektrik motorunu besliyor. Bu motor doğrudan içten yanmalı motora bağlı ve gerekli hallerde Project ONE’ı tek başına ilerletebiliyor, üstelik bunu 25 km boyunca yapabiliyor.
Ön aksta her biri 120 kW güç üreten iki elektrik motoru daha bulunuyor. Bu motorlar kendi kontrol ünitelerine sahip ve bu sayede her bir tekerleğe bağımsız fren ya da itki gücü gönderilebiliyor. Mercedes frenlemeyle ortaya çıkan enerjinin yüzde 80’lik bölümünün geri kazanılarak pillerde depolanabileceğini düşünüyor. Dahası bu sayede hem fren dengesi yükselecek hem de virajlarda benzeri pek olmayan bir torkla yönlendirme yapılabilecek.
İçten yanmalı motorun sakladığı teknolojiler bununla sınırlı değil. Tek başına 670 HP’nin üzerinde güce sahip olacak olması beklenen V6 motor, yüzde 40’ın üzerinde ısıl verimliliğe ulaşabilecek. Bu değer gözünüze anlamsız gelebilir. Isıl verimlilik yakıtın yakılması sonucunda ortaya çıkan ısının ne kadarlık kısmının itiş için kullanıldığını gösteriyor ve günümüz teknolojisiyle ortalama değerler yüzde 30-35 arasında geziyor. Bu arada Hyundai’nin Ioniq’de kullandığı motor da yüzde 40’lık verime sahip.
Sonuçta sistemin toplam gücü 1000 HP’nin üzerinde. Bu gücün kontrolü için de ilginç tercihler söz konusu. Mercedes bu otomobil için özel olarak 8 vitesli otomatikleştirilmiş bir manuel şanzıman geliştirmiş. Bu şanzıman da F1 tekniği taşıyor ve istenirse tam otomatik olarak kullanılabildiği gibi istenildiğinde de sıralı olarak kullanılabiliyor. Bu ilginç görünmüyor ama sanırız çalışması yarış otomobili vahşetine sahip olduğu içi Project ONE yola çıktığında ilginçleşecektir.
Project ONE’ın süspansiyon sistemi de bir hayli farklı. Çok kollu bağlantılara ait tasarımlar süspansiyon sisteminde kendine yer bulmuş. Fakat amortisörler yere dik değil paralel yerleştirilmiş. Bu yerleşime push-rod adı veriliyor ve aslında süper sporcularda kullanımı çok yaygın. Fakat bu sistemin sunacağı konfor sınırlı hatta gerçek bir konfordan bahsetmek bile yersiz. Bu nedenle çok kollu süspansiyon mimarisinin sahip olduğu bağlantılarla push-rod daha medeni ayarlara kavuşturulabilmiş.
Sonuca gelirsek; 350 km/s’nin üzerinde son hıza sahip ve 0-200 km/s hızlanmasını 6 saniye civarında tamamlayacak bir otomobil yola çıkmaya çok yakın gibi görünüyor. Dahası Mercedes bu otomobilin sadece bir safkan değil, günlük hayata uygun, dayanıklı ve konforlu olduğunu da iddia ediyor. Bunun için iki koltuğa, saklama alanları ve kimi konfor donanımlarına sahip olacak. Yani çantanızı ve en iyi dostunuzu yanınıza alabileceğiniz bir Formula 1 aracına hazır olun.