Avrupa Birliği’nin kökeni kömür ve çelik, yani 2. Dünya Savaşı sonrası dönemin en değerli ham maddelerinin üretimi üzerine yapılan ortaklığa dayanıyor. Bu ortaklık sonrasında işgücü ve malların serbest dolaşımını sağlayan bir ekonomik topluluğa dönüştü ve ABD’nin karşısında bir küresel güç olmak adına bugünkü birlik haline geldi. Birliğin en önemli avantajı toplam gücüyle kendi üretimini korumak. Bunun için de kimi ülkelerle karşılıklı ticaret anlaşmaları yaparak ithalat-ihracat dengesini korumaya ve böylece de endüstriyel güç olarak varlığını sürdürmeye çalışıyor. Örneğin AB’nin Japonya ile yaptığı ticaret anlaşması bu ülkeden ithal edilen otomobillere yüzde 10 gümrük vergisi konulmasını içeriyordu. Bu nedenle Nissan’ın ve Toyota’nın Avrupa’da ya da Avrupa ile gümrük anlaşması olan ülkelerde bir çok yatırımı bulunuyor. ABD Başkanı Trump’ın saldırgan tavrı sağolsun, yakın zamanda bu vergi ortadan kalkacak.
Gerçi yakın zamanla kastımız en erken 2019’un ilk ayları. Bu tarih bize göre “o zamana kim öle kim kala” demeye müsait olsa da, devlet politikaları için bu yarın kadar yakın. Yapılan anlaşma eğer Avrupa Parlamentosu’nda kabul görürse, Japonya’da üretilen otomobiller vergisiz olarak Avrupa’ya ithal edilebilecek. Karşılığında da Avrupa tarım ürünleri Japonya pazarına daha yaygın olarak kabul edilecek. Burada Avrupa’nın peşinde olduğu ilginç bir şekilde peynir pazarı. Çünkü Japonya peynire yüzde 30’luk gümrük vergisi uyguluyor ve dünyanın en büyük peynir ihracatçısı da AB. Anlayacağınız otomobille peynir takası söz konusu. Tabii neye karşılık ne alındığı bizi ilgilendirir mi hayır. Bizi ilgilendiren, kimi modellerin fiyatının en azından rakipleriyle benzer seviyeye inecek olması.