Bir C Serisi’nin tanıtılması eskiden bizim için o kadar da önemli değildi. Fakat 1,6 litrelik motora sahip C Serisi piyasaya çıktığından beri bu arkadan itişli en küçük Mercedes sedanı araç parkımızın sık rastlanır bir üyesi oldu. Öyle ki küçük hacimli motor ilk geldiğinde C Serisi, satış listesinde neredeyse VW Passat’ı geride bırakacaktı. Fakat bugün BMW 3 Serisi de keyifli sürüş sağlayan bir 1,6 litrelik motora sahip, hatta 5 Serisi ve E Serisi de aynı vergi avantajına sahip motorlar kullanıyor. Yani C Serisi hem ezeli rakibine hem de ağabeyiyle onun rakibine karşı savaşmak zorunda. Peki yeni C Serisi bunun için ne kadar hazır?

1- Nedir?

Mercedes’in orta sınıf sedanı. CLA önden çekişli olduğu için aynı zamanda arkadan itişle geleneksel Mercedes sürüş tarzına sahip en küçük sedan. Karşımızdaki C Serisi adını taşıyan 4. nesil, 190’ı da atası kabul edersek 5. nesli. Mercedes kabul ediyor olmalı, çünkü bu C Serisi’nin kasa kodu W205 (190’ın kasa kodu W201’di). Yeni nesil, S Serisi’nin küçük versiyonu gibi görünmesini sağlayan bir tasarıma sahip ve bu aslında C Serisi için bir gelenek gibi. Küçük Mercedesler, en büyük Mercedesler gibi görünmeyi seviyor. Eskiden iki model birbirine kolayca karışmazdı ama W205 gelmiş geçmiş en büyük C Serisi ve 4,69 metrelik boyuyla da S Serisi’nden sadece iki karış daha kısa. Selefine göre yaklaşık 9,5 cm’lik artışla gelen bu uzunluk, dürüst olmak gerekirse C Serisi’ne mevcut orta sınıfın en kısalarından biri konumunu kazandırıyor. 2,84 metrelik aks mesafesi biraz daha tatmin edici.

3- İç mekan geniş mi?

Eğer seçkin üreticilerden birinin sedanını satın olacaksanız ve paranız orta-üst sınıfa yetmiyorsa, iç mekan genişliği fikrini bir kenara bırakmanız daha iyi olacaktır. Yukarıda bahsettiğimiz gibi karşımızda gelmiş geçmiş en büyük C Serisi bulunuyor ve yine de arka koltuklarında sunduğu yaşam alanı kompakt bir sedandan daha tatmin edici değil. Üstelik çoğu kompakt sedan arka kısımda düz zemine sahip olduğu için, 3. yolcuya da yer sunuyor. C Serisi’nin ise arka koltuklarını bölen gayet yüksek bir şaft tüneli var. Dahası cam tavanla alındığında da baş mesafesi küçük kardeşi CLA’dan çok daha iyi olmuyor. Ön kısımdaysa çok daha güllük gülüstanlık bir hava hakim. Kokpit sürücünün etrafını sarıyor, yaşam alanı cömert, malzemeler kaliteli hissettiriyor ve sürüş pozisyonu da çok başarılı. Torpido gözünün yarım açılması ilginç bir sorunken, test aracının orta konsol kaplamasının çıtırtı sesleri yapması o kadar da ilginç değil. Ayrıca bu lake kaplama, atmosferdeki tozların önemli bir kısmını üzerine yapıştırıp titiz insanları çileden çıkartmak gibi bir huya sahip. 480 litrelik bagaj hacmi türünün en iyisi değil ama yeterli.

4- Kokpit kullanışlı mı?

Mercedes önceki nesil C Serisi’nde büyük bir hata yaparak çok sıradan bir kokpit hazırlamıştı. Makyajla daha çekici hatlara ve daha süslü bir yapıya sahip bir kokpit geldi ama rakiplerle aradaki fark bir kere açılmıştı. Yeni neslin kokpiti bu açığı kapatmak için fazla çaba sarfedilmiş gibi görünüyor. Kokpitin genel yapısı birilerinin güzel görünüme dikkat ettiğini belli ediyor. Orta konsolun en tepesindeki büyük ekranla ilgili fikirler genelde sabit. A Serisi ve türevlerinde de kullanılan bu ekran yerleşimi neredeyse herkes tarafından eleştiriliyor ve hatta sevilmiyor. Görünen o ki bu ekran yerleşimini tek sevenler Mercedes kullanıcıları. Gerçekten de direksiyonun arkasındaysanız ekranın nereden çıktığı ya da sağ camdan bakıldığında nasıl göründüğü önemini yitiriyor. Ekranın kokpitte kaybolması da araç kilitliyken dışarıdan bakanlar için yapılmış hoş ama pahalı bir jestten ibaret. Yani sevsek de sevmesek de Mercedes doğrusunu yapıyor. Fakat modernizm için aşırı görünen çaba bu ekranda değil bu ekranı kontrol eden kumanda sisteminde, belki de sistemlerinde demek daha doğru olur. Mercedes sürüş güvenliğini sebep göstererek dokunmatik ekranlara destek vermiyor. Bunun yerine parmağınızın ucuyla belirsiz hareketler yaparak kullanılan yeni bir kumanda sistemi geliştirmişler. Kullanımın tablet bilgisayarlar gibi olması istenmiş ama bunun yerine hayali bir fareyi kullanmaya benzetilmiş. Çünkü ekrandaki simgelere göre pad üzerinde yaptığınız hareket, ekranda görünmeyen bir işaretçiyi hareket ettiriyor. Tablet bilgisayarlar ise ekranın kaydırılması prensibiyle çalışıyor. Sistemin hassasiyeti biraz fazla, alışana kadar her hareketinizle bir kaç simge ileri gidebiliyorsunuz. Tam da bu nedenle eski çevirmeli merkezi kumanda birimi de hazır bulunduruluyor. Yani C Serisi’nin iç mekan konsepti geliştirilirken yetkililer sonuçtan tatmin olmadığı için eski sistemle yeni sistemi bir arada sunmuş. Dahası, iki tane kontrol sistemi sunulmasına rağmen, C Serisi kokpiti kolay kullanım açısından selefinin yanına bile yaklaşamıyor. Basit ayarlar için bir çok menü ve alt menüde gezinmeniz gerekiyor. Sistemin bu hali Audi’nin MMI’ının ve BMW’nin iDrive’nın ilk yıllarını hatırlatıyor. Bugün iki sistem de bir çok fiziksel kısayol düğmesine sahip olarak varlığını sürdürüyor. Dahası bu seçimlerin nasıl yapılması gerektiğini W204 kasa kodlu selef C Serisi’yle Mercedes zaten kendisi gösteriyor. Klasik Mercedes kokpit yapısında, radyo kanalını manuel ayarlamak için basitçe numerik klavyede Asteriks (yıldız işareti) tuşuna basıp, kanal frekansını girmek yeterli oluyordu. Yeni sistemde ise önce boş ekrana bir tık, sonra alt menüler, sonra iki sol, sonra bir tık daha, sonra doğrudan seçim için bir tık daha ve son olarak FM için bir tık daha gerekli. Dahası seçim için de 0-9 arasındaki numaralar arasında tek tek gezmelisiniz. Bütün bunları touch pad üzerinden yapacaksanız bir de cerrah hassasiyetine sahip olmanız gerekiyor. Dahası radyo kanalını değiştirmek bu kadar karmaşıkken, ambiyans ışıklarının ayarlanması gibi bir kaç ikincil ayarın yapıldığı araç ayarları menüsü için kokpitte bir düğme bulunuyor. Bir düğme de test aracımızda yüklü bile olmayan navigasyon için ayrılmış.

5- Konforlu mu?

Mercedes son 2 nesildir C Serisi’nin ne kadar sportif bir sedan olduğuna dair vurgular yapan bir tanıtım stratejisi izliyor. Bunun arkasında orta-üst sınıf müşterisinin aksine orta sınıf müşterilerinin sportiflikten çok hoşlanması yatıyor. Yeni nesil C Serisi de aynı iddiaya sahip. Üstelik bu sefer Mercedes gerçekten uğraşmış. Ön aks, McPherson yerine çok daha pahalı ve karmaşık bir sistem olan 4 kollu olanla değiştirilmiş. Böylece sistemin yönlendirme sırasında ortaya çıkan neredeyse her gücün karşısına ayrı bir bağlantıyla durması sağlanmış. Şasi artık daha sert ve amortisörler de adaptif olanlarla değiştirilmiş. Daha fazlası için de bu sınıftan beklenmeyecek şekilde havalı süspansiyon seçenekler arasına eklenmiş. Standart süspansiyon sistemi 3 ayarla satın alınabiliyor. Exclusive versiyonları için konfor odaklı, Avantgarde versiyonları için sportiflik baskın ve AMG için de mutlak sportif. Peki bu teknik ayrıntılardan sıyrılıp yola çıktığımızda durum ne? Bu sorunun cevabı biraz karmaşık. Öncelikle test otomobilimiz, “Sportif Agility Control” süspansiyon sistemine sahipti. Yani sportifliğe dönük ayarlar söz konusu. Basit olarak, C Serisi bu ayarlarla bütün beklentileri yerle bir ediyor. Hem ondan beklediğiniz kadar konforlu değil hem de ondan asla beklemeyeceğiniz kadar dinamik. Süspansiyon sisteminin darbe emişi zemin karakterinden çok etkileniyor. Ardıardına gelen küçük darbelerde sistem çalışmayı tamamen reddederken, normal darbeleri tamamen sönümleyebiliyor. Buradaki ana sorun kaynağı olarak, test aracının Bridgestone T001 markalı lastikleri de gösterilebilir. Lastikler darbe sönümlemede süspansiyon sistemine neredeyse hiç yardımcı olmuyor. Aslında bu garip çünkü lastikler MOExtended, yani özel olarak Mercedes modelleri için geliştirilmiş, runflat olmayan ama genişletilmiş mobilite imkanına sahip bir ara tür (yanakları runflat kadar sert ve dayanıklı değil ama patlak lastikle 80 yerine 30 km menzili, tam yüklü yerine hafif yüklü halde katetmeye izin veriyor), yani sürüşü bu kadar çok etkilememesi gerekirdi. Zemin düzgünken, C Serisi alışıldık şekilde kendinden emin ve konforlu bir hale bürünüyor. Kabinde rüzgar gürültüsünden eser yok (0,24 Cd’lik rekor seviyede düşük rüzgar direnç katsayısına sahip), yol gürültüleri ya da süspansiyon sistemi zayıflıkları da hissedilmiyor.

6- Yol tutuşu iyi mi?

C Serisi’nin konforunda düşüş olsa da madalyonun öbür tarafında inanmakta zorlanacağınız bir ilerleme gözleniyor. Bu Mercedes, tüm organlarıyla tam bir atlet. Selefi biraz hızlandığınızda “Sahip yapmasak daha iyi” derken yeni C Serisi “Şu virajı eminim daha hızlı alabilirsin, bir dahakine biraz daha geç fren yap!” diyor. Ön aksın tutunması o kadar kuvvetli ki insan arka aks onu daha ne kadar takip edebilecek diye düşünmeden edemiyor. Direksiyon sistemi direkt ve hızlı çalışıyor ve tanıdık motor/şanzıman ikilisi de her zamankinden çok daha canlı bir karaktere sahip. Şanzımanın manuel modda yaptığı hem vites yükseltme hem de vites düşürmeleri VW’nin DSG’siyle yarışacak kadar iddialı. Bu tabloda sadece yüksek hızlardaki sinirli karakter eksi not alıyor.

7- Fiyatı nasıl?

Eğer bu linkten Mercedes C Serisi’nin fiyat listesini incelerseniz göreceğiniz gibi rakipleriyle benzer. Tabii her zamanki tarife geçerli: Önemli olan Mercedes’in ne sunduğu değil sizin ne kadarını alabileceğiniz. Yani seçenekleriniz neredeyse sınırsız ve tabii fiyat seviyesinde de limit neredeyse gökyüzü. Fakat Türkiye pazarı için hazırlanmış paketler de gayet doyurucu. Örneğin fotoğraflarda gördüğünüz Fascination paketine sahip bir araç ve ek olarak sadece akıllı LED farlar ve metalik boya ile donatılmış. Bu haliyle listede gördüğünüz fiyattan sadece 7 bin TL daha pahalı. Fascination paketinin içeriğinde, ön kısmı açılabilir cam tavandan normal LED farlara, geri görüş kamerasından 17 inçlik jantlara kadar pek çok donanım yer alıyor.

8- BMW 3 Serisi’nden daha mı iyi?

Bu gerçekten zor bir soru ve bunun cevabını bulmak için BMW 320i ve Mercedes C180 karşılaştırmasını okuyabilirsiniz.

9- Sonuç

Mercedes yeni C Serisi ile sınıfının limitlerini esnetmeyi denemiş ve bir çok disiplinde bunu başarmış. Otomobilin sürüşü ve tarzı gerçekten başarılı ve bu da rakiplerden müşteri çalmak adına çok iyi bir haber. Tek sorun Mercedes’in alışıldık kullanım kolaylığı ve konfor beklentilerini yerine getirememesi ki bu da sadık müşteriler için kötü haber anlamına geliyor.