Bu haber auto motor und sport’un ilgili haberinden derlenmiştir. Orijinal habere bu linkten ulaşabilirsiniz.
Otomobil dünyası bir çok başarı hikayesine sahip. Üstelik bunları yaymak konusunda da çok başarılılar. Herkes ilk 4 tekerlekten çekişli aracın Audi tarafından üretildiğini, 300SL’le Mercedes’in ilk direkt enjeksiyonlu motorun sahibi olduğunu, Volvo’nun emniyet kemeri sunan ilk üretici olduğunu veya turbo beslemeli ilk motorun belki Porsche belki de BMW tarafından üretildiğini bilir. Peki bunlar gerçekler mi? Yoksa pazarlama bölümlerinin küçük puntolarla belirttiği kimi ayrıntılar gölgede kalan gerçekleri mi saklıyor.
İzmir doğumlu Alec Issigonis’in tasarımı olan orijinal Mini, otomobil dünyasında bir devrim yarattı. Küçücük boyutlarına rağmen 4 yetişkin ve onların bagajları için yeterli alana sahip bir otomobil, üstelik de büyük petrol krizlerinden birinin hemen arkasında ortaya çıkmıştı ve Austin Mini herkesin sevgilisi oluverdi. Bu başarı için Mini’de ilk defa enlemesine konumlu motor ve önden çekiş kullanıldı; diyorsanız yanılıyorsunuz. Çünkü Mini’den ve hatta Issigonis’ten bile önce Alman DKW firması 1931’de ürettiği Front FA isimli modelinde aynı yerleşimi kullanmıştı.
Alman otomotiv endüstrisi zaten pek çok sistemi dünyaya kazandırmıştı. Bunları tek tek sıralasak kitap olur ama bu kitabın pazarlama stratejilerinin kurbanı olduğunu da bilmemiz gerekiyor. Örneğin muhteşem martı kanadı kapılarıyla Mercedes 300SL, ne sıradışı bir otomobil. Şu anda iyi durumda bir 300SL neredeyse paha biçilmez bir klasik konumunda ama ona yollardaki ilk direkt enjeksiyonlu benzinli motora sahip model olduğu için bu kadar değer verildiğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Çünkü 300SL tanıtılmadan çok önce, 1951’de Gutbrod Superior direkt enjeksiyonlu benzinli bir motorla yola çıkmıştı.
Direkt enjeksiyondan başlamışken Audi ve VW Grubu hep dizel motorlar için ne kadar çok yeni sistem geliştirdikleriyle ve onları modern dünyaya kazandırdıklarıyla övünür. Fakat ilk direkt enjeksiyonlu dizel motor, bir Audi yerine bir Ford Transit’in kaputu altında hayatımıza girdi. Otomobilde kullanılan ilk direkt enjeksiyonlu dizel ise, 1989’da sistemi kullanan Audi’nin değil 1987 yılında bu sistemi kullanan Fiat’ındı.
Neyse ki Audi’nin hala quattro’su var. Otomobillerde kullanılan ilk 4 tekerlekten çekiş sistemi, Audi bu sistem sayesinde ortalama bir Alman olmaktan kurtuldu ve Mercedes ile BMW’nin yanına yerleşti. Bu nedenle sistemin yıldönümleri bolca şamatayla kutlanıyor. Peki 80’lerin başında Audi’nin ilk defa kullanmaya başladığı bir sistemin 1965’te üretilen bir İngiliz otomobilinde işi ne? Jensen FF, ya da diğer adıyla Interceptor, 1965 yılından zaman makinesiyle 80’lere gidip Audi’nin 4 tekerlekten çekiş sistemiyle donatılmış olarak kendi zamanına dönüyordu. Ya da daha makul bir açıklamayla Audi ilk quattro’yu tanıttığında otomobillerde 4 tekerlekten çekiş sisteminin 15. yıldönümü kutlanıyordu. Dahası Jensen, Bosch’tan çok daha önce bu modelini kilitlenmeyen bir fren sistemiyle yani ABS’yle donatmıştı. Sadece lüks ve niş bir İngiliz olduğu için yok olmaktan kurtulmadı.
Wankel motoru Mazda bulmadı ama Mazda geliştirdi. Alman NSU firması ilk Wankel motoru geliştirmişti ve Mazda bu icatta büyük bir gelecek görerek lisansını satın aldı. NSU sadece bir kaç tane prototip üretmişti ve onlar da Japonya’ya gönderildi. Sonuçta Wankel Mazda’nın ellerinde büyüdü ama gerçek bir geleceğinin olup olmadığını elektrikli araçlara menzil arttırıcı olarak kullanıldıktan sonra göreceğiz.
Turbo beslemeli motorlar da pek çok üretici tarafından sahiplenilir. Fakat ilk turbo beslemeli motora sahip otomobil ABD’de üretildi. ABD’de tasarlanıp üretilmiş tek arkada konumlu hava soğutmalı motora sahip otomobil olan Corvair, 1965’te turbo beslemeli versiyona sahip oldu. 2,3 litrelik motor aşırı beslenince 180 HP güç üreten bir canavara dönüyordu. Normal versiyonsa 80 HP ile hem daha mütevazi hem de daha sağlıklıydı. Çünkü arkadan motoruyla Corvair o kadar dengesizdi ki yoldan çıkması an meselesiydi.
Mercedes, amiral gemisi S Serisi’ni otomobil teknolojilerinin merkezi olarak tanıtır ve bugünlerde bu tanıtım gerçek. Fakat eskiden otomobil teknolojilerini merkezi Atlantik’in öbür tarafıydı. Altın çağında ABD otomotiv endüstrisi pek çok icada merkez oldu. Marş motoru, otomatik şanzıman, klima, disk frenler, hız sabitleyici, merkezi kilit, sis lambaları, gece görüşü ve head-up gösterge ABD’den gelen teknolojilerden bazıları. Onlar konforları için çalışır Avrupalılar güvenlik için diyorsanız yine hatalısınız. Havayastığının mantıklı kullanımına her ne kadar Mercedes S Serisi’nde başlansa da, havayastığı fikri ABD trafik kanunlarından geldi ve ilk uygulamayı da Cadillac ve Oldsmobile yaptı. Ne yazık ki bu iki uygulama da tamamen başarısız ve tehlikeliydi ve Mercedes başarılı versiyonu sunana kadar rafa kaldırıldı. Benzer şekilde ilk emniyet kemerleri Volvo’dan önce Preston Tucker tarafından geliştirilen Tucker 48 modelinde kullanılmıştı. Bu modelde aynı zamanda darbede katlanan direksiyon kolonu ve kendiliğinden fitilinden kurtulan ön cam da kullanılıyordu.