İnsanoğlu doyumsuz. Her zaman daha fazlasını, daha pahalısını ve daha dikkat çekicisini istiyor. otomobil dünyasında dikkat çekiciliği elde etmenin en kolay yolu irilikten, iriliği elde etmenin en kolay yolu da yerden yüksek olmaktan geçiyor. Fakat Cullinan’ın bunların hiçbiriyle alakası yok. Rolls-Royce tarafından üretilen her araç ilgi çekicidir ve Cullinan da Rolls-Royce tarafından üretilen bir araç, yani o doğuştan şanslı.
Rolls-Royce’u bugünlere taşıyanlar da büyük oranda doğuştan şanslı müşteri kitlesiydi. Bugünse servetler şansı çok daha ilginç şekilde dönmüş kişilerin elinde. Hal böyle olunca da Cullinan’ın sadece ızgarasında taşıdığı Spirit of Ecstasy ‘e güvenmesi hatalı olur. Bunun yerine rekabette en üst sırada yer alması çok önemli. Tabii bunun için gerekli per türlü desteğe de sahip.
Cullinan, genel RR geleneklerini sürdüren tasarımının altında oldukça iri bir araç. Son nesil Phantom’da tanıtılan alüminyum uzay şasi üzerinde yükselen araç, 5,34 metrelik uzunluğu ve 3,29 metrelik aks mesafesine sahip. Hafif üretim teknolojilerine karşın boş ağırlığı 2,6 tondan başlıyor ve eminiz ki donanımlarla 3 tona yaklaşıyordur. Bu büyük kütlenin ağırkanlı olması eskiden bir sorun teşkil etmezdi. Fakat yeni servet sahipleri bunu hoş görmez. Bu nedenle Cullinan’ın kaputu altında yine son nesil Phantom’dan tanıdık benzinli motor yer alıyor. Güncel teknoloji kullanımında büyük hacmin yerini aşırı besleme almış durumda ama Rolls-Royce ikisini bir arada kullanmayı tercih ediyor: 6,75 litrelik motor çift turbo ile aşırı besleniyor ve 571 HP güç ve 850 Nm tork üretiyor. Güç kendini GPS üzerinden aldığı yükselti bilgisine göre ayarlayabilen 8 vitesli otomatik şanzıman üzerinden aktarılıyor.
Yerden yüksek yapısının yarattığı beklenti de karşılanması gerekenler listesinde. RR bunun için çok abartılı bir çaba sergilememiş. Evet Cullinan 4 tekerlekten çekişli ama ne şanzımanında düşük oran kutusu ne de akslarında mekanik kilitler mevcut. Bunun yerine havalı süspansiyon sistemi ve elektronik çekiş kontrolünün farklı modları yeterli görülmüş. Önde çift kollu arkadaysa 5 kollu süspansiyon sistemi, havalı amotisörlerin ön camda konumlu bir çift kamera yardımıyla yol zemininden haberdar olması sayesinde sıradışı konfor sunma iddiasında. Bunun dışında Cullinan tüm gerekli ayarları kendisi halledebiliyor. Eğer cesaret edebilirseniz 54 cm derinliğe kadar sulardan geçebiliyor ki bu değer Range Rover’ın 100 cm’lik derin su geçiş kabiliyetinin yanında pek etkileyici değil. Fakat, tahmin edersiniz ki bu RR diğer RR’ı rakip olarak görmediği için, Cullinan sınıfındaki en iyi derin su performansına sahip olarak betimlenmiş.
Cullinan’ın iç mekanındaki genel hava da diğer Rolls-Royce modellerinden tanıdık. Genel olarak biraz ağırkanlı ve muhtemelen pahalı olduğunu her bir detayında hissettiriyordur. Oturma düzeni açısından bakıldığında bu aracın okul servisi olarak kullanılması mümkün gibi, 4 koltuklu oturma düzeni ve taht kıvamında arka koltuklar yerine 5 koltuklu oturma düzeni ve bank kıvamında arka koltuklar satın almak olası. 4 koltuklu düzende koltukların arkasındaki bir cam iç mekanla bagaj bölmesini birbirinden ayırıyor. Bu sayede tarihin ilk 2 hacimli Rolls-Royce modelinin iç mekanı, bagaj kapağı açıldığında içeri girebilecek toz ya da gürültüden izole edilebiliyor. 5 koltuklu düzendeyse bir diğer Rolls-Royce ilki olan katlanabilir arka koltuklar devreye giriyor. Yine de eğer Cullinan’la IKEA’ya gidip nakliye ücretinden muhaf tutulmuş mobilya alış-verişi yapmak isterseniz biraz hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz. Çünkü 555 litrelik bagaj kağıt üzerinde büyük olsa da pek kullanışlı değil, dahası koltuklar katlandığında ortaya çıkan eşik ancak katlanan bir parça ile daha aşılabilir hale getiriliyor. Yani Cullinan’ın kullanışlılık konusunda eksikleri olduğu söylenebilir.
Cullinan’ın fiyat bilgisi açıklanmadı ki eğer muhtemel bir Cullinan müşterisiyseniz bu bilgiye bizden daha önce ulaşmış olma ihtimaliniz var. Eğer muhtemel Cullinan müşterisi olmayan çoğunluğa aitseniz de bu sorun değil, Cullinan çok pahalı olacak.