Mercedes’in M Serisi macerasının pek heyecanlı bir başlangıcı olmamıştı. O sıralarda var olmayan lüks SUV sınıfı için hazırlanan bu araç devrim yaratmaktan uzaktaydı, sürüşü bir sürü eleştiri aldı ve ciddi kalite sorunları yaşadı. Fakat daha önemlisi, adı yanlıştı. Belki dikkatinizi çekmiştir, Mercedes tarafından hazırlanan tüm belgelerde orta sınıf SUV için M Sınıfı tanımı kullanılır. Fakat satılan araçların arkasında ML yazar. Bunun ikinci bir örneği daha yok. Peki ne oldu da Mercedes model adını ürettiği araçların arkasına yerleştirmekten geri kaldı.
Olan gayet basit, M ile başlayıp numarayla devam eden model isimleri başka bir otomobil üreticisi tarafından çoktan patent altına alınmıştı. Hangisi olduğunu tahmin edebildiniz mi? Biraz ipucu verelim, M1, M3, M4, M5, M6 gibi modelleri olan bir üretici, yani BMW. Mercedes ilk bayta modeli M olarak tanıtmış bulundu ama M harfini asla bir rakamla birlikte kullanamadı. Bu nedenle M Serisi’nin versiyonları ML250, ML350 vb… şeklinde anılır oldu. Görünen o ki Mercedes kimsenin kafa yormadığı bu bu akıl karışıklığına bir son vermeye karar vermiş.
Zaten ömrünün ilk yarısını geride bırakan ML makyaj operasyonu sonrasında artık GLE adıyla anılacak. Aslında bu mantıklı bir isimlendirme, E Serisi boyutlarındaki SUV’un adı GLE olacak. Peki GLE ne tür yeniliklerle geldi?
İlk bakışta bunun cevabı çok da önemli olmayan yeniliklerle geldi olacaktır. Çünkü GLE’de yapılan görsel yenilikler çok sınırlı, daha doğrusu ancak işin uzmanlarının anlayabileceği türden detay düzenlemelerinden ibaret. Ön ve arka kısımda neredeyse her şey değişmiş ama genel çizgiler hala aynı. İç mekandaysa kokpitten bağımsız gibi görünen merkezi ekran ve C Serisi’nde kullanılmaya başlanan dokunmatik kontrol padi en önemli farkları oluşturuyor. Bunun dışında yeni malzeme ve renk seçenekleri farklılık arayanlara hizmet edecek.
Karoserin altında önemli yenilikler var. Mercedes ML’yi tanıtırken hacim küçültme akımına uygun olarak 6 silindirli baz motoru 4 silindirliyle değiştirmişti ama ne yazık ki bu motorun 2,1 litrelik hacmi bizim için hala yüksek vergi anlamına geliyor. Bu durum değişmedi ve GLE 250 d olarak adlandırılan model 204 HP gücüyle hala baz versiyonu oluşturuyor. Tüketim konusunda takıntılı olanlar bu motor seçeneğini sadece arkadan çekişli olarak satın alabilecek. Bu versiyon muhtemelen ülkemizde pek talep görmeyecektir ama aklınızda bulunsun, siz satın almak isterseniz Mercedes de size satar.
GLE 250 d de dahil olmak üzere tüm dizel motorlu versiyonlar artık 7 yerine 9 vitesli otomatik şanzımanla donatılacak. Yeni şanzıman tork konvertöründe yapılan değişikliklerle çok daha az güç kaybıyla çalışıyor. Bunun için tork konvertörünün kilit mekanizmasına (konvertörün pallerini birbirine kilitleyip gücün kayıpsız aktarılmasını sağlıyor) fazladan baskı unsurları eklenmiş. Buna ek olarak fazladan iki oran da tüketim değerlerinin daha da düşmesi için yeterli olacaktır. Daha önceki bir tecrübemizde ML 250 CDI’ın sabit hızlı kullanımda 100 km’de 6,4 litrelik tüketim rakamına imza attığını düşününce GLE’nin neler yapabileceğini daha da çok merak ediyoruz.
Mercedes GLE’nin konforu için de özel önem göstermiş. Havalı süspansiyon sistemine sahip GLE’ler, Active Curve sistemiyle donatılabilecek. Bu sistem, viraj denge çubuklarını aktif olarak kullanarak aracın virajın dışına değil içine doğru yatmasını sağlıyor. Bunun iki önemli getirisi var, birincisi sürüş keyfi açısından farklı bir boyut yaratıyor, ikincisi ve çok daha önemlisiyse yolcuların gövde salınımından etkilenmesini engelliyor.
Türkiye pazarında pek ilgi çekmeyecek olsa da Mercedes ilk defa prizden de şarj edilebilen bir SUV tanıttı. GLE 500 e olarak anılan versiyon, 333 HP güç üreten bir benzinli V6 ve 116 HP güç üreten bir elektrik motorunun birlikteliğinden oluşuyor. Sistem torku saygı uyandırıcı şekilde 650 Nm’ye ulaşıyor ve bu sayede Mercedes’in iddiasına göre V8 motorları aratmayacak bir sürüş keyfi elde edilebiliyor. GLE 500 e 30 km’lik elektrik menziline sahip ve sadece lityum-iyon pillerden beslenerek 130 km/s hıza kadar çıkabiliyor.
