Elektrikli otomobiller ideale yakın bir tablo çiziyor: Marşa bastığınız anda kullanıma hazır maksimum tork, sessiz sürüş, azaltılmış karbon ayak izleri ve tabii akaryakıtla hayalini bile kuramayacağımız düşüklükte bir maliyet tablosu. Bütün bunların önündeki engelse menzil ve şarj süreleri. Ne yazık ki bu çözümlerden hala uzaktayız. Yine de bazıları için bu daha küçük bir sorun. Mesela bir şehir minisi olan smart fortwo. Çünkü o zaten kısa mesafeler için tasarlanmış bir otomobil. O zaman elektrikli smart fortwo mükemmel şehir çözümü olabilir mi?

Sorunun cevabını ararken iyi haberlerden başlayalım. EQ fortwo lityum-iyon pillere sahip. Bunun anlamı şarj süresinin daha kısa olduğu. Özellikle şehir kullanımı için gerekecek menzili hazır hale getirmek nispeten daha kolay. 160 km menzil sunan 17,6 kWs’lik pilleri, yüzde 10’luk kapasiteden yüzde 80’lik kapasiteye çıkartmak için 40 dakika yeterli oluyor. Bu süre ev tipi bir prizden alınacak elektrikle 6 saate uzuyor ama Türkiye’de 22kW’lık bir 3 fazlı dönüştürücü standart olarak sunulduğu için bu sorun olmayabilir. Zira çoğumuz evden şarj yerine kurulu şarj istasyonlarına mahkumuz. 60 kW (81 HP) güç ve 160 Nm tork üreten elektrik motoruyla smart fortwo gerçekten atak hissettirebilir ama son hızı 130 km/s’te elektronik olarak sınırlandırılmış.

Buraya kadar pek kötü haber yok, en azından gerçekçi yaklaşımda iyi bir tablo olduğu söylenebilir. Tabii fiyat listesi konusunda aynı iyimserliği göstermek mümkün değil. Günümüzde otomobil fiyatlarının zaten aşırı yüksek olduğu gerçeği bir yana aslında smart modelleri son dönemde nispeten makul fiyat etiketleriyle dikkat çekiyor. Fakat bu durum EQ için çalışmamış. EQ fortwo’nun 156 bin TL’den başlayan fiyatını 99 bin TL’ye satılan içten yanmalı motora sahip fortwo’nun yanına koyunca çevreci duygularınız uçup gidebilir. 56 bin TL’ye alacağınız yakıtla dünyayı belki kurtaramazsınız ama dolaşabileceğiniz kesin.