Mazda ülkemizde uzun süren bir geçiş dönemi yaşıyor. Eski distribütörün yerine Mazda Avrupa geldi ve Japonya’dan ithal edilen ürünlerin üzerindeki ek gümrük vergileri ya da Mazda’nın kimi teknolojiler konusunda tutucu tavrı gibi sorunlar da markanın ülkemizde çok da parlak olmayan bir tablo çizmesine neden oluyor. Peki bu değişebilir mi? Tabii ki. Beklenen küçük hacimli dizel motorla gelen CX-3 bu potansiyel sahip. Peki beklemeye değdi mi? Görelim…
1- Nedir?
Mazda’nın küçük sınıf crossoverı. Temelini küçük sınıftaki Mazda2’den alıyor. Boyu 4,27 metre ve aks mesafesi de 2,57 metre. Tasarım hakkında yorum yapmaktan kaçındığımızı bilirsiniz ama CX-3 gerçekten çok şık bir otomobil. Tabii bir taraftan da bütün Mazda modellerinin birbirine tehlikeli bir şekilde benzeşmesi sorunu var. Mazda’nın gelişmiş güvenlik donanımlarından nasibini bolca almış. Şehiriçi otomatik fren yapan güvenlik sistemi standart olarak sunulurken kör açı algılama sistemi ve uzun far asistanı gibi donanımlar da isteğe bağlı veya donanım seviyesine göre standart olarak sunuluyor.
2- İç mekanı nasıl?
İç mekanda Mazda2’den bolca iz var ve bu, CX-3’ün fiyat seviyesi dikkate alındığında sorun olabilirdi. Ama bu model ülkemizde hala satışa sunulmadığı için sorun kalmıyor. Bunun dışında iç mekanda sunulan kalite hissi de oldukça iyi. Kullanılan malzemeler kaliteli hissettiriyor ve Power Sense isimli en üst donanım seviyesinde deri ve alkantara kaplamalarla bu his bir adım daha ileriye taşınmış. İç mekandaki en önemli eksiklik detay dokunuşlarında hissediliyor. Kimi düğmelerin kullanımı yeterince yumuşak değil ve üstüste gelen parçalarda da daha ince çalışılabilirdi. Ön kısımda sunulan alan hissi küçük sınıf yerine kompakt sınıfı andırıyor. Aslında arka kısımda sunulan alan da cömert sayılabilir ama ne yazık ki tasarıma feda edilen cam alanları darlıklarıyla bu bölümün ferahlık algısını azaltıyor. CX-3’ün bagaj hacmi Power isimli donanım seviyesine kadar 350 litre. Power ve Power Sense donanım seviyelerinde ise Bose imzalı güçlü müzik sisteminin subwooferı nedeniyle hacim 287 litreye geriliyor.
3- Motoru nasıl?
Mazda, CX-3’ü ülkemizde sadece 1,5 litrelik dizel motorla satıyor. İlginç bir şekilde otomatik şanzıman seçeneği sadece 4 tekerlekten çekişle birlikte alınabiliyor. Bu durum kısa bir süre sonra değişecek ama crossover pazarında küçük hacimli dizel motor+otomatik şanzıman+4 tekerlekten çekiş sistemi pek bulunmayan ama aranan bir kombinasyon olduğu için biz dikkatimizi bu versiyona veriyoruz. 105 HP güç ve 270 Nm tork üreten dizel motor sesini iç mekana sadece soğuk çalıştırmada duyuruyor. Bunun dışındaysa oldukça sakin ve sessiz çalışması övgüye değer. Motorun 6 vitesli otomatik şanzımanla uyumu etkileyici. Şanzıman ilk 3 vitesinde daha yumuşak geçişler yapıyor ve son 3 viteste geçişler keskinleşiyor. Bu ikilinin en etkileyici olduğu anlarsa manuel değişim yapılırken yaşanıyor. Manuel modda şanzımanın geçişleri çift kavramalı otomatikleştirilmiş manuelleri aratmıyor. Özellikle vites düşürürken yüzünüz gülüyor. Sürücü kendini küçük hacimli dizel motora sahip bir crossoverın nasıl bu kadar eğlenceli olabilir ki diye düşünürken buluyor.
4- 4 tekerlekten çekiş sistemi nasıl?
Klasik bir elektromanyetik kavramalı 4 tekerlekten çekiş sistemi söz konusu. Anlayacağınız normal kullanımda güç ön aksa aktarılıyor ve gerekli hallerde de arka aks devreye giriyor. Mazda tepki süresi az olsun diye araç üzerinde ne kadar sensör varsa 4 tekerlekten çekiş sistemine bağlamış. Böylece eğer yağmur sensörü silecekleri devreye sokarsa 4 tekerlekten çekiş sistemi de arka aksı devreye sokmak için hazır bekliyor. Gerçekçi olmak gerekirse CX-3’ün yaklaşma, uzaklaşma ve karın açıları ya da yerden yüksekliği zaten ne kadar maceracı olduğunu vurguluyor. Evet onunla bir alışveriş merkezinin otoparkındaki kaldırıma çıkabilirsiniz ama bunun için 4 tekerlekten çekiş sistemine ihtiyacınız olmayacak.
5- Tüketimi yüksek mi?
Mazda’nın Skyactiv teknolojileri karmaşık bir pazarlama oyunu gibi görünüyor ama anlaşılan gerçekten işe yarıyorlar. CX-3’ün dizel motor ve manuel şanzımanla giriş seviyesinde boş ağırlığı 1200 kg. Küçük sınıfta aynı kombinasyona sahip modellerde bu değer 1100-1150 kg civarındayken boyutların daha yakın olduğu kompakt sınıfta 1300 kg civarında. Dahası 4 tekerlekten çekiş sistemi ve otomatik şanzıman sadece 95 kg’lık fark yaratıyor. Sonuçta bizim ölçümümüz sonrasında Mazda CX-3 100 km’de 6,5 litrelik tüketime imza attı. Bu değer, fazladan tüketime sebep olması beklenen bütün donanımları hesaba katıldığında oldukça etkileyici. Hafif araçların yol tutuşunun kötü olacağını düşünenleri fizikte eylemsizlik momenti konusunu incelemeye ya da en azından bütün motorsporu dallarında otomobilleri neden ağırlaştırmaya değil hafifletmeye çalıştıklarını düşünmeye davet ediyoruz. Eğer ağırlık yol tutuşu iyileştirseydi kamyonlar yokuş aşağı bütün otomobillerden daha hızlı olurdu.
6- Sürüşü iyi mi?
Beklenmedik derecede iyi. Aslında süspansiyon sistemi o kadar iyi ayarlanmış ki BMW kalitesinde desek yüksekten uçmamış oluruz. Sadece önde McPherson arkada torsiyon çubuğundan oluşması ve yerden yüksek bir aracı dengede tutması gerektiği için konfor konusunda bu denli başarılı olması hayranlık uyandırıcı. Sistemin çalışma sesi hiç duyulmuyor ve en kötü darbeleri bile büyük başarıyla emiyor. Dahası gövde salınımı da beklediğimizden daha düşük. Zorlandığında önden kayacağını hissettiriyor ve direksiyonun düz konumdaki hissizliğine alışmak zaman alıyor ama bunun dışında sürüşü için kesinlikle keyifli diyebiliriz.
7- Fiyatı ne kadar?
Bu test yazıldığında 75.800 TL’den başlayıp 101.400 TL’ye kadar uzanıyordu. İlk bakışta küçük sınıf bir crossover için yüksek gibi görünüyor ama biraz inceleyince dizel motorlu bir kompakt hatchbackle benzer fiyat seviyesinde olduğu görülebiliyor.
Mazda CX-3 fiyat listesi için tıklayın.
8- Rakipleri neler?
Aslında Renault Captur’dan Mini Countryman’e kadar uzun bir rakip listesi var. Fakat bu araçlar çok geniş bir fiyat yelpazesine dağıldığı için CX-3’ü de kendi fiyat kategorisine göre değerlendirmek en iyisi. Ama siz ben küçük sınıf crossover alacağım diyorsanız listeyi kısaca bir geçelim; başarılı motorları, keyifli tarzı ama keyifsiz sürüşüyle Renault Captur, ilginç kişiliği ve fedakarlıklarıyla Citroen C4 Cactus, kaliteli ama yüksek fiyatlı Jeep Renegade, artık eskimiş olsa da sürüş keyfiyle hala zirvede olan Mini Countryman, farklı tasarımı ve nispeten makul fiyatlarıyla Nissan Juke ve beklenmedik derecede kaliteli hissettiren Fiat 500X bu sınıfın öne çıkanları.
9- Satın almalı mıyım?
Satın alacak bir tane bulursanız neden olmasın? Eğer Avrupa’da çok ilginç bir şey olmazsa 2016 Mart ayına kadar Türkiye’ye sadece 900 adet CX-3 gelecek. Bunların 400 tanesi model daha piyasaya sunulmadan satıldı bile. Yani satılık bir CX-3 bulmak o kadar da kolay olmayabilir. Fakat eğer bulursanız mutlaka değerlendirmelisiniz.